Güney’den Gelen Sessiz Çığlık
23 Mayıs 2025 akşamı, Napoli’nin sokakları yeniden alev alevdi. Mavi-beyaz bayraklar, Stadio Diego Armando Maradona’dan İspanyol Mahallesi’ne kadar dalgalanıyor; insanlar bir kez daha tarih yazan takımlarını kutluyordu. 2024-2025 Serie A sezonunun şampiyonu Napoli olmuştu. Bu zafer, sadece bir futbol başarısı değil; yıllar süren mücadelenin, kimlik arayışının ve “öteki” olmanın getirdiği derin bir başkaldırının simgesiydi.
Ama bu zaferin kökleri bugünde değil, İtalya’nın sosyoekonomik fay hattı olan Kuzey-Güney ayrımında ve bir adamda, Diego Armando Maradona’da gizliydi.
İtalya’nın Görünmeyen Sınırı
İtalya’nın kuzeyi ile güneyi arasındaki uçurum, sadece ekonomik ya da siyasi bir farklılık değil, aynı zamanda derin bir kültürel ayrımın da yansımasıdır. Kuzey; Milano’nun endüstriyel gücü, Torino’nun otomotiv devleri ve finansal istikrarıyla tanınırken, güney; Napoli gibi şehirlerle daha çok yoksulluk, kaos ve “ötekilik” üzerinden tanımlanmıştır. Bu sosyoekonomik ayrım, İtalyan futbolunun kalbinde de uzun yıllar hissedilmiş, Serie A’nın tarihi boyunca şampiyonluk kupaları çoğunlukla kuzeyin dev kulüpleri — Juventus, Milan, Inter — arasında dolaşmıştır. Ta ki Napoli, kendi hikâyesini yazmaya karar verene kadar…
1940’lar – 1960’lar: Gölgenin İçinde Kalmış Bir Takım
SSC Napoli, 1926 yılında kurulmasına rağmen uzun yıllar boyunca İtalyan futbolunun büyük sahnesinde bir figüran olmaktan öteye geçemedi. Gerek finansal kaynakların eksikliği, gerekse ülkenin güneyine yönelik önyargılar nedeniyle Napoli, Milano ya da Torino ekipleriyle aynı ligde oynasa bile, aynı düzlemde mücadele edemezdi. 1950’ler boyunca kulüp, ikinci lige düşüp tekrar yükselmeye çalışan sıradan bir takımdı. Stadio San Paolo’nun tribünleri dolsa da, hayaller hiçbir zaman gerçeklerle örtüşmüyordu.
1970’ler: Kıvılcımlar Yanıyor
Ancak 1970’lere gelindiğinde şehirde bir kıpırdanma başladı. José Altafini, Dino Zoff ve Antonio Juliano gibi oyuncularla Napoli bir karakter kazandı. Yine de o yıllarda kulübün en büyük başarısı 1974’te ligi üçüncü sırada bitirmek olmuştu. Şampiyonluk bir hayalden ibaretti. Ancak bu kıvılcımlar, Güney’in yanan öfkesinin bir sembolü haline gelmeye başlıyordu. Napoli artık yalnızca bir futbol kulübü değil, kimliğini arayan bir halkın sembolüydü. Ve bu sembolün en büyük ihtiyacı, tüm bu bastırılmış enerjiyi sahada patlatacak bir kahramandı.
1984: Tanrının Eli Napoli’ye Değiyor
1984 yazında, dünya futbolunun gidişatı Napoli’de kökten değişecekti. Diego Armando Maradona, Barcelona ile yaşadığı başarısız ve sorunlu dönemin ardından 5 Temmuz’da Stadio San Paolo’da on binlerce taraftarın önünde tanıtıldı. O an sadece Napoli için değil, dünya futbol tarihi için bir dönüm noktasıydı. Maradona’nın gelişi, futbol tarihindeki en ikonik transferlerden biri olarak anılacaktı.
Napoli’nin onu alacak parası bile tam anlamıyla yoktu ama şehir Maradona’yı bağrına bastı. Onun gelişi, yalnızca teknik bir hamle değil; bir isyanın sembolüydü. Napoli artık ötekilikten çıkmak, kendi hikayesini yazmak istiyordu. Maradona ise bu hikâyeyi yazmak için biçilmiş kaftandı.
1986 – 1990: Napoli’nin Altın Çağı ve Maradona’nın Krallığı
Maradona’nın gelişiyle Napoli’de futbol, bir spor değil; bir halk ayinine dönüştü. 1986-87 sezonunda yaşananlar, bugüne kadar şehirde dilden dile anlatılan bir destana dönüştü. Napoli, Serie A’da şampiyonluğa ulaştı. Bu, sadece bir kupa değildi; yüzyıllardır hor görülen bir bölgenin İtalya’nın zirvesine çıkışıydı. Aynı sezon Coppa Italia da kazanıldı. Güney kazanmıştı.
Stadyum her maçta dolup taşıyor, sokaklarda mavi-beyaz bayraklar dalgalanıyordu. Napoli halkı, “İtalya Maradona’dan nefret ediyor çünkü Napoli artık kazanıyor” diyordu. Kuzey takımlarının taraftarları, Napoli’nin başarısını hazmedemiyor; medyada küçümseyici başlıklar atılıyordu. Ancak Napoli, bu küçümsemeleri benzin gibi kullandı.
1989’da gelen UEFA Kupası şampiyonluğu ve 1990’daki ikinci Serie A şampiyonluğu, bu isyanın doruk noktası oldu. Maradona yalnızca futbol oynamıyor; bir halkın kendine olan inancını yeniden inşa ediyordu. Ne var ki, büyük başarıların ardından kaçınılmaz çöküş yakındı.
1991 – 2004: Maradona Sonrası Çöküş ve Küller
1991 yılında, Maradona’nın kokain kullandığı gerekçesiyle futboldan men edilmesi Napoli için yıkım anlamına geldi. Onun ayrılığı yalnızca bir yıldızın gidişi değil, aynı zamanda bir döneminin kapanışıydı. Kulüp kısa sürede ekonomik krizlere girdi, sportif başarılar düştü. 1998 yılında Napoli Serie B’ye düştü. 2004’e gelindiğinde ise kulüp resmen iflas etti.
Ancak şehir ve taraftarlar asla kulübü terk etmedi. Napoli’nin geri dönüşü, tamamen inançla örülmüş bir mücadeleydi. Yeni yönetim, yeni bir vizyonla kulübü yeniden inşa etmeye karar verdi. Bu yeniden doğuşun mimarı ise film yapımcısı Aurelio De Laurentiis oldu.
2004 – 2010: Yeniden Doğuşun Temelleri
De Laurentiis yönetiminde Napoli önce Serie C’den kurtuldu, ardından adım adım Serie A’ya döndü. Kaliteli oyuncular alındı, altyapıya yatırım yapıldı. 2007 yılında Serie A’ya geri dönen Napoli, artık sadece geri dönmekle kalmayacak, aynı zamanda yeni bir başarı hikayesi yazacaktı.
Bu dönemde Marek Hamsik, Ezequiel Lavezzi ve Edinson Cavani gibi yıldızlar sahneye çıktı. Napoli artık sadece mücadele eden değil, keyif veren bir takımdı. Ancak asıl dönüşüm, 2010’ların ortasında başladı.
2015 – 2022: Sarri’nin Estetiği ve Spalletti’nin Pragmatizmi
Maurizio Sarri, Napoli’ye yalnızca teknik bir kimlik değil, estetik bir futbol kültürü kazandırdı. Napoli, onun yönetiminde “Sarriball” olarak adlandırılan, hızlı paslaşmalarla rakibi boğan bir oyun tarzıyla büyüledi. Şampiyonluk gelmedi belki ama şehir yeniden futbola âşık oldu. Ardından gelen Gattuso ve Ancelotti dönemleri inişli çıkışlı geçti ama kulübün temel yapısı artık sağlamdı.
Ve nihayet 2022 yılında Luciano Spalletti’nin yönetiminde yeni bir zirveye çıkıldı. 2022-2023 sezonunda Napoli, Serie A şampiyonu olarak tam 33 yıl sonra kupayı güneydeki vitrine taşıdı. Bu, Maradona’nın ruhunun yeniden canlanışıydı. Şehir yeniden sokağa döküldü, tribünler gözyaşlarıyla doldu.
Sonuç: Direniş Bitmedi, Sadece Form Değiştirdi
Napoli’nin futbol tarihi, yalnızca kupalarla değil; sosyopolitik arka planı, kültürel dönüşümü ve kolektif hafızadaki yeriyle ölçülmelidir. Maradona ile başlayan bu hikâye, 2020’li yıllarda modern bir zafer anlatısına dönüşmüştür. Bugün Napoli’nin başarısı, yalnızca yetenekli futbolculara değil; bu halkın inancına, geçmişine ve asla vazgeçmemesine dayanıyor.
Ve bu hikâye, dün akşam bir kez daha yazıldı.
İtalya Ligi Serie A’da 2024-2025 Sezonunun Şampiyonu Napoli
23 Mayıs 2025 akşamı, Stadio Diego Armando Maradona’da tarih bir kez daha yazıldı. Napoli, Serie A’nın 37. haftasında Cagliari’yi konuk etti. Scott McTominay ve Romelu Lukaku’nun golleriyle sahadan 2-0 galip ayrılan Napoli, 2024-2025 sezonunun son maçında rakibi Inter’in 1 puan önünde şampiyonluğunu ilan etti!
Bu, kulüp tarihindeki dördüncü Serie A şampiyonluğu oldu. 1986-87, 1989-90 ve 2022-2023 zaferlerinin ardından gelen bu yeni şampiyonluk, Napoli’nin İtalya futbolundaki köklü dönüşümünü taçlandırdı. Takımın başındaki Antonio Conte, Serie A tarihinde üç farklı takımla şampiyonluk kazanan ilk teknik direktör olarak adını tarihe yazdırdı.
S Sport Plus ile Serie A’nın Coşkusunu Kaçırma!
İtalya Serie A, her sezon olduğu gibi bu sezon da büyüleyici bir atmosfer sundu. Gol düelloları, sürpriz sonuçlar ve unutulmaz mücadelelerle dolu lig maratonu, Türkiye’de S Sport Plus ekranlarından canlı ve HD kalitesinde yayınlandı. Napoli’nin şampiyonluk yürüyüşü başta olmak üzere sezon boyunca oynanan tüm kritik karşılaşmalar, S Sport Plus kullanıcılarına kesintisiz ve yüksek kaliteli bir yayın deneyimi sundu.
Futbol tutkunları için sadece Serie A değil; Euroleague, LaLiga, NBA ve UFC gibi birçok farklı spor içeriğine ulaşabileceğiniz S Sport Plus, zengin arşivi ve özel programlarıyla sporu dolu dolu yaşamanız için sizi bekliyor.
Hemen abone olun, yeni sezonda Serie A heyecanını ilk andan itibaren kaçırmayın!
